Müslüman milletin Müslüman babası

Müslüman milletin Müslüman babası
Avrupalılar O'nun için 'Father of the Turks' ifadesini kullanırlar. Bu ifade 'Türklerin babası' manasına gelir. Mustafa Kemal Atatürk, 'Ne mutlu Türk'üm!' diyen herkese bir baba samimiyeti ile yaklaşmıştır. Esasen O, Müslüman Türklerin Müslüman babasıdır. Tıpkı baba-evlat ilişkisindeki gibi, gerçek İslam'dan uzaklaştırılmaya çalışılan Türk milletine defalarca gerçek İslam'ı ve de imanı hatırlatmıştır. 
 
Bir konuşmasında; "Dinsiz kimse olamaz. Bu genelleme içinde şu din veya bu din demek değildir. Tabiatıyla biz içine girdiğimiz dinin en çok isabetli ve çok olgun olduğunu biliyoruz ve imanımız da vardır fakat bu inanışı nurlandırmak lazım, temizlendirmek, güzelleştirmek lazımdır ki, hakikaten kuvvetli olabilsin. Yoksa inanışımız çok zayıf olan insanlardan sayılır" (2 Şubat 1923 İzmir'de Halkla Konuşma, ASD, s.217) diyerek bu hususu gözler önüne sermiştir.

29 Ekim 1923'te Fransız muhabir Maurice Pernot'un, "Türkiye'nin siyasetinde dine aykırı bir teamül (adet) olacak mı?" sorusuna Atatürk, "Siyasetimizi dine aykırı olmak şöyle dursun, din nokta-i nazarından eksik bile hissediyoruz" şeklinde yanıtlamış ve şöyle devam etmiştir: "Türk milleti daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinimize, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam, buna da böyle inanıyorum. Şuuru muhalif, terakkiye mani hiçbir şey ihtiva etmiyor." (ASD, c.2, s.92). 

Burada önemli bir noktaya değinmekte fayda var. Milletimiz 'Bizim siyasetimiz Allah içindir' diyen Prof. Dr. Haydar Baş ile siyasetinde İslam'ı ölçek alan Atatürk arasındaki bu benzerliği görmek için önce yok olmayı veya zillete mahkûm olmayı mı bekliyor? Bu sorunun cevabını milletimiz kendisinde aramalıdır.

Şimdi de sohbetimize farklı bir mevzudan devam edelim. Günümüzde Batı'nın uşaklığını yapan Atatürk düşmanı gazeteler var da milli mücadele döneminde yok muydu? Pek tabii vardı. Örneğin 'Peyam-ı Sabah' ve 'Alemdar' gibi? Bu din, millet ve Atatürk düşmanı gazetelerin günümüzdekilerin kökleri olduğundan şüphemiz yok. Her ne kadar isimlerinde Batı'nın uşaklığını yaptıklarını belirtmeseler de?

Bakın Mustafa Kemal Atatürk bunların saldırıları hakkında ne söylemiş:
"Efendiler; bizim yüzümüz her zaman temiz ve aktı; her zaman da temiz ve ak olacaktır. Çehresi çirkin, vicdanı çirkinliklerle dolu olanlar, bizim vatansever vicdan temizliği ve namusluca davranışlarımızı, kendi bayağı ve çirkin ihtirasları yüzünden çirkin göstermeye kalkışanlardır. (Nutuk, İstanbul, 2002, s.692).

Münafıklar Atatürk'e saldırırken İslam Dünyası O'na övgüler dizmiştir. Güney Asya Müslümanları topladıkları Hilafet konferansında Mustafa Kemal Paşa'ya 'Seyfü'l İslam' (İslam'ın Kılıcı) ve 'Mücahid-i Hilafet' (Hilafetin Savaşçısı) gibi unvanlar vermişler (Kemal Öke, Hilafet Hareketleri, s.70); Hindistan'da bulunan Müslümanlar ise Bombay'da bir cami duvarına 'Zinde bad Mustafa Kemal' (Yaşasın Mustafa Kemal) yazmışlardır. (Zeki Velidi Togan, Hatıralar, 1969, s.525).

Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'ya gelen Seyid Şeyh Ahmet Sunusi, rüyasında Hz. Muhammed (s.a.v.)'i görmüş ve derhal koşup elini öpmek istemiş. Hz. Muhammed (s.a.v.) kendisine sol elini uzatınca buna şaşıran ve üzülen Şeyh, "Ya Resûlallah, niçin bana sağ elinizi uzatmadınız?" diye sorunca, Hz. Muhammed (s.a.a) şu yanıtı vermiş: "Sağ elimi Ankara'da Mustafa Kemal'e uzattım." (Avni Altıner, Her Yönüyle Atatürk, İstanbul, 1986, s.689).
 
MÜSLÜM HAYDAR AKYAVUZ

1 YORUMLAR

    Bu KONUYA henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...
YORUM YAZ